Geçen 154 gün içinde 13 bin 430’u çocuk olmak üzere 30 bin 878 Filistinli öldürüldü, 72 bin 402 kişi yaralandı. 72 bin 402 kişi yaralandı. İsrail’in harabeye çevirdiği Gazze’de enkazlar altında binlerce insanın cesedi olduğu tahmin edilmektedir. Katledilenlerin arasında en az 8900’ünün kadın olduğu ve 23 000 kadının ise yaralandığı değişik kaynaklarca ifade edilmektedir. 2100 kadının akibeti ise bilinmemektedir. Muhtemelen bunlar ya enkaz altında kalarak şehit olmuşlardır ya da İsrail hapishanelerinde şu an işkence görmektedirler. İnsani yardımların girişinin İsrail tarafından engellenmesinden dolayı 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi’nde açlık, bulaşıcı hastalık, yetersiz beslenme kaynaklı ölümler de her geçen gün artmaktadır.
Geçen günlerde ABD, Fransa ve Ürdün gibi ülkeler iç kamuoyularındaki bazı muhalif sesleri susturmak için göstermelik olarak adeta hayvanların üzerine atar gibi uçaklarla bazı yardım paketlerini attılar. Bu yardım paketlerini de ya denize attılar ya da İsrailli askerlerin yardımlara toplanan kalabalıkları hedef almasını sağlayacak şekilde açık alanlara attılar. Ve malum olduğu üzere bu yardım girişimi esnasından un katliamı denilen ve unutulmayacak oldukça trajik bir olay yaşandı. Ve yüzden fazla Filistinli un ve yardım paketlerini almaya çalışırken İsrailli askerler tarafından katledildi. Una mazlum Filistinlilerin kanı karıştı.
Tüm bu zulüm, kıyım, katliam, açlık ve susuzluk, tehcir ve bulaşıcı hastalıklar karşısında en çok etkilenenler kuşkusuz kadınlardır. Bu 154 gün içinde yarım milyondan fazla kadın evlerinden ayrılmak zorunda kalıp barınma merkezlerinde yaşamaya başladılar. Birçok hastahanenin İsrailliler tarafından kullanılamaz hale getirilmesi sonucunda 60 bin hamile kadın ve bebekleri şu an büyük risk altındadır. Birleşmiş Milletlerin verdiği bilgilere göre Gazze Şeridi’nde 690 binden fazla adet gören kadın ve kız çocuğu, hijyenik ped, temiz su, tuvalet bulmada oldukça sıkıntı yaşamaktadır. Barınma merkezlerinde çoğunlukla banyo bulunmuyor ve yüzlerce kişi aynı tuvaleti kullanmak zorunda kalıyor. Birçoğu eşini, anne babasını veya çocuklarını kaybetmiş olan Filistinli kadınların tüm yaşadıkları karşısında hem ayakta kalmaları hem de bir anne, bir abla, bir kızkardeş, bir nine… olarak geriye kalanlara karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri psikolojik olarak bir insan kulunun üstesinden gelebileceği bir durum değildir.
Hatırlanacağı üzere 13 Eylül 2022’de İran’ın Kürdistan eyaletinin Sakkız şehri sakinlerinden 22 yaşlarındaki Mahsa Emînî adında kadın Tahran’da Geşt-i İrşâd (İrşâd Devriyeleri) tarafından giyinişinin uygun olmaması nedeniyle alıkonuldu ve gerekli işlemler için götürüldüğü polis merkezinde fenalaşıp vefat etmişti. Bunun üzerine 16 Eylül’de Tahran’da başlayan ve zamanla birçok İran şehrine sıçrayan protesto hareketleri tüm dünyaya yayılmıştı. Dünya ve Türkiye’deki laik, liberal, demokrat, solcu, feminist birçok örgüt ve kurum bu olayı değişik şekillerde protesto etmişti. Bazı kadınlar saçlarını kazıtmıştı, bazıları ise emanet aldıkları örtülerini ve şallarını yere atıp yakmıştı. Oysa yukarıda da belirtildiği üzere şu 154 gündür Filistinli kadınların başına gelmeyen zulüm, işkence ve eziyet kalmadı. Bu durumda güya kadını, kadın haklarını, özgürlüğünü ve yaşam hakkını savunan ve bunun için var olan örgüt ve kurumların sessiz kalması hayret vericidir ve belki bu sessizlik yıllarca sorgulanacaktır. Ben en azından bu örgüt ve kurumlardan bir kere de olsa “Hepimiz Filistinli Kadınlarız” diye protestolar gerçekleştirmelerini beklerdim. Ama biliyorum nafile. Çünkü bu Filistinli kadınlar, LGBT sözleşmesini, evlilik eşitliğini, LGBT’lilerin evlat edinmesini ve nötr cinsiyetliliği gibi olgulara bigane kalmış kadınlardır. Çünkü sadece kadındırlar. Bahane ise Hamas terör örgütüdür. Peki ya bu süre içinde bunca savunmasız bebek, çocuk ve kadını katleden, evlerini başlarına yıkan ve açıkça soykırım işleyen Siyonist İsrail nedir?
Bu sayısal veriler için bkz. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/gazzedeki-kadinlar-israilin-5-aydir-surdurdugu-saldirilar-nedeniyle-felaketi-yasiyor/3158993