Siyonist Yahudi aşırı milliyetçisi olan İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü katliamlar, cinayetler, zulümler ve insan hakları ihlalleri bugün 12.02.2024 itibariyle durmaksızın devam etmektedir. Bunun yanında Gazze’de sayısı tam olarak net olmayan nice hastahane, okul, cami, kilise ve benzeri gibi yapılar yerle bir edildi. Filistinlilere ait nice mallar, mülkler, değerli eşyalar çalındı, talan edildi veya kullanılamaz hale getirildi. Siyonist barbarlar çetesi, öncesinde Refah güvenli bölgedir diye Filistinli sivilleri o bölgeye göç etmeye mecbur bırakmıştı. Şimdi ise o bölgeye saldırı düzenliyorlar ve bu saldırılarda da yine büyük katliamlar, vahşilikler, aşağılamalar Tik-tok gibi sosyal medya platformlarında canlı bir şekilde insanlara özellikle de dünya Müslümanları ahalisine gösterilmektedir. Bugüne kadar katledilen Filistinlilerin sayısı ise 30 bini aştı ve bunların çoğu çocuk ve kadındı.
İsrailli aşırı Yahudi milliyetçisi bu barbar topluluğun bu soykırım uygulamalarına şimdiye değin Güney Afrika Cumhuriyeti vasıtasıyla bir önemli ve ciddi bir tepki verildi. Nitekim Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail Filistinlilere soykırım uyguluyor diye Uluslararası Lahey Adalet Divanına başvurdu. Bu mahkeme ise 2’ye karşı 15 oyla İsrail'in Gazzelilere yönelik öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınması ve soykırımı önlemek için tüm tedbirleri almasına karar verdi. Ancak İsrailli Siyonistlerin avukatları, adeta bu kararla alay ederek Gazze’de sivilleri korumak için savaşıyoruz diye savunmada bulundular. İsrail başkanı Netenyahu ise Gazze’ye yardım tırlarının geçmesine Mısır devleti izin vermiyor, diye açıklamada bulundu. Onun bu sözü hem gerçeklik hem de yalan içermektedir. Mısır Gazze ile var olan 1600 tüneli ve kapıyı kapattırmıştır. Fakat kapının bu dört ay içinde özellikle Gazzelilerin toptan açlık ve susuzlukla perişan edilmesinde ise İsrail’in isteği ve etkisi ağırlıktadır. Söz konusu karar sonrasında bugüne kadar da İsrailli Siyonistler, soykırım yaptıklarını ve yapıyor olduklarını tescilleyen birçok cinayete imza attılar.
Güney Afrika dışında İsrail’in komşularından Lübnan Hizbullah’ı, Suriye, Irak ve Yemen’den İsrail’e yönelik hafif dozda ve şimdilik onlara karşı İsrail’in topyekün bir savaş açmasını gerektirmeyecek bazı karşılıklar verildi ve verilmeye devam etmektedir. Hamas’a ve bu sayılan unsurlara destek veren bölge ülkesi ise İran’dır. İran rejimi ABD tarafından gerçekleştirilmek istenen ve yıllardır uygulanmaya çalışılan Büyük Ortadoğu ya da Büyük İsrail projesinin, çepeçevre ABD üsleri tarafından kuşatılmış olduğunun ve sırada kendi rejiminin olduğunun farkındadır. ABD ve İsrail şimdilik, Büyük Ortadoğu projesinin önündeki en büyük engel olarak Rusya’nın çok önemli bir müttefiki Şii karakterli İran rejimini görmektedir. Onlara göre ikinci engel ise Mısır’da, Tunus’ta, Ürdün ve diğer bazı ülkelerde değişik yollarla etkinlikleri kırılan ama son darbeyi hala yememiş İhvan-ı Müslimin hareketidir. Kendileri ve ülkeleri için en iyisinin ABD ve İsrail ittifakında yer almak olduğuna inanan Arap ve Müslüman ülke yöneticilerinin çoğu, bu projeye uygun hareket etmektedir. Buna karşı olanlar veya diğer bir tabirle Rusya, Çin, İran hattında olmayı yeğleyenler ise ya hapse atıldı, ya öldürüldü ya iktidardan düşürüldü ya da ambargo gibi değişik yollarla iktidardan düşürülmeye çalışılmaktadır. Aslında bu karşıtlık Batı medeniyeti ile doğu medeniyeti arasındaki bir karşıtlığı ve savaşımı da ifade etmektedir. Nitekim bugünlerde artık gündemde olmayan tarihin sonu, medeniyetler çatışması tezi de yine bu projenin fikirsel esaslarındandır. Batı medeniyeti adeta “madem benim medeniyetim karşısında diğer tüm medeniyetlerin herhangi bir alanda ortaya koyacak bir sözleri ve katkıları yoksa ve herkes benim medeniyetimi muhtaçsa ve beni taklit etmekteyse o halde herkes hakkında benim çizdiğim projeler geçerli olacaktır” demektedir.
Bu olayların siyasi yönü, BOP projesi bağlamında birçok Müslüman ve/veya Arap ülke yöneticilerinin tavır ve tutumları, İsrail’in son katliamları konusunda değişik ve birbirini zahiren tutmayan söylemleri ve pratikleri bir tarafa milyonlarca Müslüman ahali, bu yaşanılanlar karşısında değişik durum, duygu ve düşünce içine girmiştir. Zira Müslüman ülkelerin ahalisi arasında Müslüman olmayan veya Müslümanlığını öne çıkarmayan dünyadaki birçoklarının yaşadığı zulümler ve katliamlar zaten görünmemekteydi ya da yeterli duyarlılığa haiz olamamaktaydı. Bunun sebeplerine bu yazıda değinemeyeceğiz. Çin’de Sudan’da, Myanmar’da, Hindistan’da ve benzeri coğrafyalarda Müslümanlara yönelik gerçekleşen katliamlar ve zulümler ise Müslüman yöneticilerin ve devletlerin yer aldığı blokun maslahatlarına ve stratejisine göre gündem yapılırdı. Ancak günümüzde Filistin’de gerçekleşen katliamlar Filistinli mazlumlar tarafından sosyal medya platformları ile anında dünyaya yayılmaktadır. İsrailli aşırı Yahudi milliyetçisi olan Siyonistler, Filistinliler üzerinde gerçekleştirdikleri tüm soykırım uygulamalarını, cinayetleri, tacizleri, hırsızlıkları, işkenceleri kahkahalar atarak, alay ederek canlı yayın ile özellikle de Müslüman dünyaya servis etmektedirler. Bunun sebepleri de yine ayrı bir yazı konusudur. Neredeyse her gün sosyal paylaşım platformlarında parçalanmış çocuklarının parçalarını poşetlerde taşıyan babaların ve annelerin; açlıktan ölmek üzere olan çocuk ve yaşlıların; esir edildikten sonra türlü türlü tecavüz ve tazcizlere uğramış erkek ve kadınların Müslümanlar nerede?, Mülüman ve Arap Ülkeler ve Liderler nerede? diye sitem ve feryad etmeleri ve bunun karşısında ABD ve Avrupa’daki Müslüman olmayan sivil muhalif insanlar gibi bile bir eylem ve duruş içinde bulunmamaları ve/veya bulunamamaları Müslüman ülkelerin ahalisinin ruhunda baskı stres ve acı meydana getirmektedir. Ve bu durum, Müslüman ruhun homeostatik dengesini bozmaktadır. İçlerinde çoktandır dinle ilişkilerini kesmiş, gizli ateist ve deist olup seküler ve batı tazı bir hayatı benimsemiş ve dini artık bir gelenekten ibaret sayanları da dahil ahaliye gelen “Müslüman yöneticilerimiz, ülkemiz ve bizim konforuna ve rahatlığına alıştığımız bu hayatımız ve geleceğimizin maslahatı real olarak İsrail ile beraber olmaktadır ama İsrail de katliamları ve zulümleri ile hergün Müslüman veya insan kardeşlerimizi katletmektedir”, “Müslüman olmasaydık bile insanoğluna yapılan bu katliam ve zulümlerden dolayı bir şeyler yapmalıydık” düşünceler bir çoklarını derin bir endişeye, üzüntüye ve utanca sevk etmektedir.
Sayısı 2 milyarı aşkın Müslüman ahali içinde İslamcı olan, İslamcılığı ile bilinen; dinden ve dini ilimlerden ekmek yiyen veya itibar kazanmış olan, dinden ve dindarlığından herhangi bir rütbe ve makam, maddi ve manevi ayrıcalıklı bir konum elde edenlerin durumu daha kötü. Çünkü hem tüm ibadetleri yerine getirdikleri; siyer, tefsir, fıkıh dersleri alıp verdikleri; İslam ahlakı ve adaleti konusunda hemen hemen hergün nasihatlerde bulundukları, program yaptıkları ve ideal olanın anlattıkları ve buyurdukları olduğunu dillendirdikleri zamanda her an katledilen ve zulme uğrayan binlerce bebek, çocuk ve kadınlar namına bir şeyler söyleyemiyor/söylemiyor ve yapamıyorlar/yapmıyorlar. Çok az bir kesimi bir şeyler yapıp söylediklerine inansalar bile Müslüman olmayan bir İrlandalı, bir İspanyalı veya Yeni Zellanda yerlileri Moronilerin yaptıklarını ve söylediklerini daha ciddi, etkili ve samimi görüyorlar. Zira ABD, Avrupa ülkelerinde Müslüman olmadığı halde İsrail karşıtı eylem, protesto ve duruşları neticesinde günlerdir rahatlarını bozan ve ekmekleri, işlerini kaybetmek pahasına bunu devam ettiren önemli bir kesim bulunmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki; bu yaşanılan katliamlar Müslüman ülkelerin birçok ahalisinin sadece Müslümanlık değil insani anlamda da sorunları olduğunu ortaya koymaktadır.
2 milyarı aşkın Müslüman ahalinin birçoğu bu durumda ruhi dengelerini korumak ve ızdıraplarını gidermek için yaşanılanların bir katliam olmadığına, asıl suçlunun Filistinliler olduğuna ya da İsrail kadar Filistinlilerin de suçlu olduğuna, Hamas’ın bir terör örgütü olmasından dolayı yaş ve kurunun beraberce yandığına, tüm suçun bölgeyi karıştırmak isteyen Şii İran’da olduğuna, ABD ve İsrail’in göstermek istediği ve kurguladığı kurumsal ve siyasi İslamcılığın ancak bu şekilde bitebileceğine, savaşın aslında Şiilerin etkisini kırması neticesinde Sünnilerin lehine olacağına kendilerini inandırmaktadır. Bazıları ise düşmanımın dostu dostumdur diyerek sayılan hiçbir gerekçeye ihtiyaç duymadan İsrail’in yaptıklarını onaylamaktadır. Kısa vadede kendisini bu şekilde rahatlatacağını düşünmektedir.
Biz de 2 milyarı aşkın bu ahalinin bir ferdi olarak ruhi dengemizi kısa vadede rahatlatmak için tüm bahanaleri bir tarafa bırakarak, tüm siyasi, ideolojik ve dini bağlamlardan, düşüncelerden ve azade olarak şunu söyleyebiliriz ki; Filistinliler aslında nerden alırsanız alın dinleri ve vatanları; en doğal olan yaşam hakları, onurları ve izzetleri, namus ve özgürlükleri; miras ve kültürleri için mücadele etmektedirler. Bu durumu ortaya çıkaran ise aşırı Yahudi Milliyetçisi olan Siyonist İsrail devletidir. Zira bunlar Hristiyan Siyonistlerle bir olup, Filistinlilerin sayılan tüm bu özelliklerine 75 yıldır saldırdı ve saldırıyor. Eğer aksi olsaydı ve Filistinliler, İsraillilere bunları yapmış olsaydı. Bu yazının kahramanı Filistinliler değil İsrailliler olurdu. Haklının, mazlumun ve mağdurun gün kadar aşikâr olduğu bu çatışma ve savaşta elimizden geleni yapamadığımız ve/veya yapmadığımız için hiçbir akıl yürütmemiz ve bahanemiz yoktur maalesef. Yöneticisi-yönetileni, seküleri-dindarı, alimi-cahili, ateisti- deistti, teisti, velhasıl herkesimden insanı ile tüm Müslüman ülkeler ve Müslüman ahaliler birinci dereceden bu katliam ve zulümlerden mesuldür.