FATİH GENCER


Kendine Saygı ve Güçlü Toplum

Kendine Saygı ve Güçlü Toplum


Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi ve gelişebilmesi için topluma hayat veren, onu geleceğe taşıyacak olan bir ruha, yani saygıya ihtiyacı vardır. 
Peki, saygı nerede başlar? 
Çoğu zaman saygıyı dışa dönük bir davranış olarak algılarız. Bu nedenle çevremizdeki insanlara, farklı kültür ve inançlara saygı göstermenin gerekliliğini sıkça dile getiririz. Ancak saygının önce gönüllerde filizlenmesi ve içinde hayat bulduğu kişiyi kuşatması gerekir. Böylece kendine saygı duymayı öğrenen kişiden yayılan bu içsel bilinç, tıpkı bir çınar gibi toplumda kök salar ve birlikte yaşama kültürüne bir hayat kaynağı olur.
Kendine saygı nedir? 
Bu kavram, insanın kendine değer vermesi ve kendine yakışanı yapmasıyla özetlenebilir. Basit gibi görünen iki ilke, aslında bir medeniyetin kapılarını aralayacak kadar derin anlamlar taşır. Çünkü kendimize saygı duymak, aynı zamanda varlığımızın toplum için taşıdığı önemi kavramaktır. Kendimizin, bizi aşan, kuşatan ve var eden büyük bir bütünün parçası olduğumuzu anlamaktır. Her birimiz, her gün yaptığımız herhangi bir davranışla bu bütüne ya hayat veririz ya da ondan bir şeyler eksiltiriz. Her birimiz, içimizde bizi geleceğe taşıyacak saf bir insan taşırız. Tıpkı berrak bir pınar gibi. Onun coşkuyla çağlaması yarının dünyasını inşa edecek, berraklığı ise medeniyetin etik ve estetik boyutlarını yüceltecek.
Kendine saygı, kişiye; haysiyetini, itibarını ve vicdanını her şeyin üzerinde tutan bir onur kazandırır. Bu onur, kişinin kendi iç tutarlılığına yansıyan bir duruş olduğu gibi, dış dünyada rotasını belirleyen pusulasıdır. Kişi bu sayede hem haddini, hem de sınırlarını bilir. Bu sınır koyma arzusu sanıldığının aksine, başkalarına yönelik değil; öncelikle kişinin kendi hareket alanını belirlemesiyle ilgilidir. İşte en doğal ve kalıcı yasalar da buradan doğar: bireylerin görünmez sınırlarını koruyan yasalar... Bu görünmez sınırlar çoğu zaman, başkalarını korumak için kanunlara bile gerek bırakmaz. 
Ne var ki her şeyin metaya dönüştüğü, tüm değerlerin parayla ölçüldüğü bir süreçten geçiyoruz. Bencil akılcılığın ve vahşi faydacılığın en uç noktaya ulaştığı bu dönemde “en az emekle en çok kazancı elde etme” anlayışı her yere hâkim oldu. Emek ve alın teri ise küçümsenen kavramlara dönüştü. Böylesine insani değerleri yok eden fırtınalı bir zamanda gençlerimize içimizdeki pınarı korumanın önemini anlatmak pek de mümkün değil. 
Hepimiz gençlerimizin kuru bir ot gibi savrulduklarından şikâyet ediyoruz. Oysa onları suçlarken kendimizin onlardan önce zaten savrulmuş olduğumuzu, bu ortamı onlar daha dünyaya gelmeden kendi ellerimizle hazırladığımızı unutuyoruz. Ama bir yol bulmalıyız. Özellikle gençlerimize, yaptığımız her sınır ihlalinin önce bizden bir parça kopardığını anlatmanın bir yolunu… Onlara başkalarını incitmeden önce, içimizdeki insanın canını acıttığımızı, hakkımız olmayan bir şeye el uzattığımızda önce kendi şahsiyetimizi ayaklar altına aldığımızı, bir insan hayatına kast etmeden önce kendimizden bir parçayı öldürdüğümüzü gösterebilmeliyiz. Çünkü tekrarlanan her sınır ihlali zamanla sıradanlaşır. Ve bu sıradanlaşma, içimizdeki insana yaşam hakkı tanımaz. Sonunda sadece kendimizi öldürmekle kalmayız; aynı zamanda toplum içinde hızla yayılan ahlaki çürüme salgınının en önemli sebebi bizzat kendimiz oluruz. Usulsüzlük ve haksızlıkların zamanla meşru bir hak gibi algılanmasına giden yolu da kendi elimizle ardına kadar açmış bulunuruz. 
Kendine saygı anlayışı, güçlü bir topluma giden en kısa ve en sağlam yoldur.  Kendine saygı duyan birey, usulsüzlüklere asla tenezzül etmez. Disiplinli ve bilinçli karakteri, onu her işte en iyiyi aramaya yönlendirir. Böyle biri, her koşulda küçük menfaatlerin aldatıcı cazibesine kapılmaz. Ve o kişi, yalnızca erdemleriyle değil; hatalarıyla da insani bir katma değer üretir. Pişmanlık hissi, özür dileme kaygısı ve kırılan gönülleri onarma çabası, yüreklerde sıcacık bir his uyandırır; kalplerin muhabbetle yeniden birbirine yönelmesine ve kalpten kalbe uzanan görünmez yolların birleşmesine vesile olur. İşte onun böylesi bir duruşu, toplumu içten içe kemiren çürüme hastalığına karşı en sağlam bariyerdir.  Bu yüzden yalnızca kendi hayatında değil, toplumun genelinde de aklı ve vicdanı temsil eder. Güçlü kişiliği, sadece kendi pusulası değil; yolunu kaybetmiş olanlar için de bir deniz feneridir. Ve şimdi deniz fenerlerine her şeyden daha çok ihtiyacımız var.

Evlenmek isteyen genç kız babasını mahkemeye verdi

İncirlik krizi sonrasında ilk izlenim olumlu

Kraliyet yengesi evlendi

Afganistan’da 6 bin 250 kilo amonyum nitrat yakalandı

Everest’e tırmanmaya çalışan dağcı hayatını kaybetti

Tayland’da patlama: 24 yaralı

Bilim adamları çip içinde beyin hücresi büyüttü

‘Çin ile çatışma katliam olur’

NYT: Çin’de 10’dan fazla CIA ajanı öldürüldü

Donald Trump’tan Suudi Arabistan’da kılıç dansı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2