Yürümek, insanın en temel ihtiyaçlarından biri. Hele şehir yaşamında… Bir adım atarsın, işe gidersin. Bir adım atarsın, markete uğrarsın. Bir adım atarsın, çocuğunu okula götürürsün. Peki ya bu bir adımı atmak bile sorun haline gelmişse?
Tatvan’da kaldırım diye adlandırdığımız şey, ne yazık ki sadece kelime olarak kaldı. Çünkü birçok mahallemizde, cadde ve sokaklarımızda “kaldırım” var ama “kullanılabilirlik” yok. Hadi engelli bireyleri düşündük diyelim – ki onları da düşünmüyoruz – peki ya sağlam bireyler? Onlar için bile güvenli bir yaya yürüyüşü neredeyse imkânsız hale geldi.
Bakın, gözlemle sabit:
Bir kaldırıma çıkıyorsunuz, tam ortasında bir elektrik direği. İki adım sonra, devasa bir ilan panosu. Biraz daha ilerde aydınlatma direği, az daha ilerisinde bilmem ne levhası… Sonraki kaldırım? Orası da esnafın masa sandalye işgali altında. Çaresiz kaldınız, mecburen yola iniyorsunuz. Peki o anda hızla gelen bir araçla burun buruna gelirseniz? Allah’a emanetiz.
Bu iş sadece estetik bir sorun değil, doğrudan insan hayatını ve onurunu ilgilendiren bir konu. Görme engelli vatandaşımızın bastonuyla yönünü bulabileceği bir taktil yüzey yok. Rampa deseniz, ya yanlış eğimde ya da tamamen ihmal edilmiş. Engelli birey için değil, bebek arabasıyla yürüyen bir anne için bile eziyet bu kaldırımlar.
Tatvan’ın merkezinde dahi durum böyleyken, kenar mahalleleri siz düşünün. Oysa biz “engelsiz şehir”, “modern şehir”, “yaşanabilir kent” gibi lafları seviyoruz. Ama sadece laf…
Bakın, 2023 yılında yeni bir yönetmelik çıktı. (https://resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/11/20231107-1.htm) Yaya kaldırımlarının artık belli standartlarda olması zorunlu hale geldi. Genişlikten tutun da rampaya, görme engelli yollarına kadar hepsi mevzuatta yazıyor. Ama uygulamada? Tatvan’da sanki kimse bu metinleri okumamış gibi.
Yerel yönetimlerin yapacağı çok iş var ama denetim olmadan bu iş olmuyor. Bir kaldırım yapıldıktan sonra oraya panonun, direğin dikilmesine kim izin veriyor? Ya da kim göz yumuyor?
Bu şehir hepimizin. Engelli, yaşlı, çocuk, kadın, erkek fark etmeksizin herkesin bu kentte güvenle yürümeye hakkı var. Kaldırımlar sadece taş dizisi değildir; medeniyetin, insana verilen değerin yansımasıdır.
Bir kaldırımın ortasındaki direk, aslında hepimize şunu söylüyor:
“Burada insan ikinci planda.”
Ama biz bunu değiştirebiliriz. Kaldırım hakkımızı istemek de bir yurttaşlık görevidir.
Yeter ki yürümeye cesaretimiz olsun.
Yeter ki yürüyebileceğimiz bir yol kalsın…
Sonuç olarak;
Tatvan’da her geçen gün artan kaldırım işgalleri, gelişi güzel yerleştirilen direkler ve elektrik panoları, yaya güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu sorun artık görmezden gelinecek boyutu çoktan aştı.
İvedilikle, kaldırım üzerindeki bu işgallerin kaldırılması, direk ve panoların uygun yerlere taşınması, yaya yollarının engelsiz ve standartlara uygun hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü kaldırımlar, sadece bir zemin değil; bir şehrin insanına verdiği değerin en net göstergesidir.
Ve Tatvanlılar, yürümeye değer bir şehirde yaşamayı hak ediyor…
